25 Mayıs 2012 Cuma

25 Mayıs 2012

                                                                                                     
Efenimmm, bugün tarihe not düşülsün...Siz düşün ben bi ara açıklayacağım nedenini...;)

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Fark EDER Arkadaş..!

Fark EDER arkadaş...
Ne olduğun,
nerden geldiğin,
yaşın,
dilin,
kimliğin,
nelerden hoşlandığın,
nasıl oturduğun,
nasıl kalktığın,
ne yediğin,
ne içtiğin,
nasıl konuştuğun,
ne düşündüğün,
ne söylediğin,
ne giydiğin,
nasıl giyindiğin,
ne yaptığın,
nasıl yaptığın,
kime kızdığın,
kimi kızdırdığın,
.
.
.
tüm bunlar fark EDER...
Ediyor-muş yani....

09 Mayıs 2012

Pek güzel şeyler diliyorum bu gün insanlığa ve pek tabi kendime...
Dileklerimi düşünmekle kalmıyor, dillendiriyor ve şekillendiriyorum da...
Güzel bir gün olsun...
Haa bu arada havalar ısınıyor, kapı önlerine 1 kap suyu unutmayalım...Akşam bizim evde su bitmişti mesela, gece gece su almaya gittik....Zor yani susuzluk...Onları da unutmayalım...

4 Mayıs 2012 Cuma

Keith Haring Kimdir ?

The Radiant Baby, emekleyen bebek

Google bugün bizi Keith Haring’in logosuyla karşıladı. Peki Keith Haring kimdir ?

Buyrun burdan Tık tık...

 
Keith Haring'in 54'üncü Doğumgünü



4 Mayıs 2012

Emine-Emily
Harvard'lı Emily Harran'lı Emine karmaşası içindeyim a dostlar...
Şartları eşitlemişler komşular...
Aptal gibi mi görünüyoruz cancazım...
Oy oy Eminemmmm ya...
Önemli Not: Yukarıdaki yazı, hattımın Turkcell olduğu gerçeğini değiştirmez:) Kabul...

3 Mayıs 2012 Perşembe

Zaman mı? Amaan boşver onu...

Zaman akıp gidiyordu oysa...Sense zamana inat mı gülümsüyordun bana? Bana gülümsemenle büyüdüğümü fark etmem aynı zamana mı denk geliyordu yoksa? Ayağımdaki kırmızı çizmeleri, üstümdeki kırmızı montu çıkarıp, iki peliğimi çözeli çok oluyor. Büyüdüğümü fark ettiğim zamanla aynı zaman denk geliyor bunlar biliyorum. İçimdeki merhameti beslemeye çalışıyorum zaman zaman...
Kaplumbağalardan o sesin kavga ettikleri için çıktığına inanacak yaşı da geçeli çok oluyor ayrıca...
Ak-Kara-Mavi-Mor  ayırtedeli yıllar oluyor...
***
Ben büyüdükçe suskunluklarım da büyüyor sanki! Peki ama neden sustuğumun milyon katı kadar konuşuyorum sonra?
"Sepet sepet yumurta"lı nameleri de unutmuşum, geçenlerde fark ettim.
En ağır kitapları orta  okulda, lisede okumuşum ben...Zorum neydi bilmiyorum? O kitaplarla aynı zaman geliyor iki peliğimi sökmem...
Geniş geniş zamanların, ufak tefek insanlarıyız ya hani...
Bir şey paylaşmıyorsan karşındakiyle, neden konuşasın ki mesela?
Kaç tane yüzümüz var peki? Aynı gün için farkında olmadan kaç yüzle çıkıyoruz dışarı? Nasıl oluyor da birini bile, bir gün olsun evde unutmuyoruz?
Madem zaman akıp gidecek  canının istediğini alıp, niye çırpınıyoruz? Ya da Zaman'ın yok mu cennet cehennemi? Ya haketmeyen birini ayırıyorsa sevdiğinden...O zaman ne olacak?
Susmak en iyisi evet..! Ama ben sustuğumun milyon katı konuşurum yine de...


26 Nisan 2012 Perşembe

26 Nisan 2012

Bir yaprak ile Gökkuşağı su çağlama
Bu sabah çok iyi geldi bu şarkı...Tıktık...

"Somewhere over the rainbow way up high
And the dreams that you dream of
once in a lullaby
Somewhere over the rainbow bluebirds fly
And the dreams that you dream of,
dreams really do come true...."

Düşleyebildiğimiz tüm hayaller gerçek olsun...

12 Nisan 2012 Perşembe

Bedava Yaşıyoruz, bedava...



" Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava".demiş Orhan Veli...

O zamanlar da böyleymiş demek ki taa 1950 öncesinden beri... 
Hoş bizler artık bedavadan yaşar olduk...
***
-Tam da şu an kafam yine çok hızlı çalışıyor ve bu yazının sonu nereye gider kestiremiyorum...Ancak uyarıyorummm..!-
***
Hayatta böyle benim için işte...Bir ortam olmadı şu hayatta...Olamadı... Gülmeyi, ağlamayı, yemeyi, sevmeyi, uykuyu,gezmeyi,içmeyi, acıyı, sevinci....falan falan hep ayarsız yaşıyorum ben... Çok uzun zamandır biliyorum, farkındayım bunun...Artık bilmekle kalmıyor dillendiriyorum ki belki bir işe yarar...Normal insan formunda yaşamak...Bu bir ütopya değil aslında! Yani bunu bir süredir hem düşünüyor hem konuşuyordum... Şuan yazdığıma göre geçen bu bir süre pek işe yaramamış demek ki:)
***
İşte yine aynı şey oluyor... Aslına bakarsan fasulye, bu yazıyı geçenlerde okuduğum bir yazı üstüne yazacaktım... Belki bir çok kişi okumuştur soframıza gelen tavukların nasıl yetiştirildiklerini... Yazmak istediğim konu bu benim aslında...
"İstirham ediyorum Sn Cicek lütfen konumuza dönelim" diyor iç sesim...
 Ben size en iyisi linki vereyim, siz de okuyun...Çok acımasız bir ırkız biz..."İnsan" denilen bizler hiç yaratılmamış olsaydık ya da evrim olayının orta yerinde bir noktada durabilseydik belki daha çekilir olurdu dünya kim bilir? 
*
*
*
*

Bu da sıcak haber...

8 Nisan 2012 Pazar

Çok amatörüm evet..

Piknik...08.04.2012












Ankara'da Köpekleri Yakıyorlar...

"Ankara'da Köpekleri Yakıyorlar" dedik... Biz o gün Sakarya Caddesinde hiçbir siyasi fikri savunmadık...
Hiçbir siyasi olaya, yasaya, topluluğa "HAYIR" demedik. Biz bir avuç insan "Köpekleri Yakmayın", "Köpeklere tecavüz edip, sonra da yakmayın" dedik. Çok şey mi istiyoruz bilmiyorum... Aslında insan böyle bir şeyi istemek için toplanmış olmaktan utanıyor. Sesleri çıkmıyor ya hani... O gün öyle baktım böyle baktım olmadı. 100 bilemedin 150 kişiydik orada... Bu kadar mı dedim. Niye bu kadardık, neden?






















31 Mart 2012 Cumartesi

Dayanamadım...

Bir gemi yaptım
Gazete kağıdından bir gemi.
Dayanamadım...
Baktım bir çocuk ağlıyordu sayfadaki haberde...
Boncuk boncuk yaşlar gözünde...
Dayanamadım...
Annesinin başında...
Anne sessiz,
çocuk kimsesiz.
Kimsesizler içinde sessiz bir anne.
Dayanamadım...
Görmek duymaktan daha ağır geliyor bazen...
....
Dayanamadım....
Bir gemi yaptım
Gazete kağıdından bir gemi...
A.Ç 
2011

29 Mart 2012 Perşembe

"Kendi kurallarım vardır, baktım oyun sıktı,bırakır kalkarım.."



"Kendi kurallarım vardır, baktım oyun sıktı,bırakır kalkarım..." demiş biri.

Kendi kuralları olmalı insanın tabi...Kendi olurken kural sahibi de olmalı ! Paralel yani bu ilerleyiş aslında.Kuralın varsa kendinsindir, kendinsen kuralın vardır. Ülkerlerin bile sınırları, kuralları var di mi? Bu derece gereksiz bir şey olsaydı....aman neyse ne..
Haa bir de unutmadan kulağın duyduğu o ağızdan çıkan var ya, ona da dikkat etmeli insan... Etmiyorsa fena...Hem de çok fena...
Öfke,
Kalkmak
Zarar,
Ziyan,
Oturmak
.
.
.


Böyle gider sonsuza doğru...
Kolaylıklar olsun...

26 Mart 2012 Pazartesi

To Do List




Okunacaklar;

Martıları seven adam >>>Osho

Abra Kadabra >>> Jodi  Picoult

Yaralarım Aşktandır >>> Furuğ Ferruhzad


Gezilecekler;

Gaziantepten ileri geç artık bu yıl...


Yapılacaklar;

Bol bol yazılacak
Doğum günleri vs unutulmayacak


Öğrenilecekler;

Dikiş dikmeyi öğren!

Alınacaklar;

Dikiş Makinesi



Gelmelisin!




Ben giderken,
sen gelmelisin...
Ben koşarken, yürümeli
susarken, konuşmalı
ağlarken, gülmelisin.
Gel demeden gelmeli
Kal demeden kalmalısın.
Ben olmalısın, anlıyor musun?
Ağlamıyorum bak!
Ben ağlamıyorum da
sen neden gülmüyorsun ey hayat?

A.Ç

23 Mart 2012 Cuma

Bir bir yazacağım bunları...


Bir bir yazacağım bunları,
bir bir...
Tükenmez olacak kalemim,
tükenmeyecek asla...
Ucu kırılmayacak umudun,
tükenmeyecek hiç anlayacağın...
*
Bir bir yazacağım bunları
Yazdıkça içime içime atacağım çığlıklarımı,
Duyulmayacak asla...
Sonra yine,
bir bir yazacağım...
Yazdıkça elim kolum sen olacak...
Sen olan elim kolum olacak
ve
hiç bağlanmayacak...

Mart 2012
A.Ç

23 Mart 2012



(1)Bulamadım onu...:(

(2)Bugün minibüse bindim uzun aradan sonra...Minibüsün ilk durağından bindiğim için başlarda her şey normaldi. Sonra ayakta yolcu almaya başladı şoför, buraya kadar da bir anormallik yok. Her şey karşıdan bir trafik polisi görünene kadar olağan seyrinde ilerliyordu... Birden şoför "Eğilebilir miyiz lütfen?" dedi ve herkes aynı anda eğildi, daha eğilenler kalkmadan durakta durduk ve yeni yolcular binmeye başladı, onlarda eğilerek biniyor yanlış anlamayın. Bu arada trafik polisi ile aramızda 1 minibüs var ve bizi soteliyor anlayacağınız.

Sonra düşündüm işte, yanımda bir yabancı olsaydı ne düşünürdü diye...

Cevap bulamadım...

(3) Bugün Cuma...Yarım gün kaldı tatile...Sevinçliyim a dostlar:)

22 Mart 2012 Perşembe

22 Mart 2012



Bugün itibariyle buradan tarihe not düşüyorum...
Sabah bir köpek sarıldı bacağıma...Mecaz yapmıyorum...Gerçekten. Akşam bıraktığım yerde olursa ben de o da yaşadık.
Bir de Tanrım lütfen güzel şeyler olsun...Lütfen lütfen...

21 Mart 2012 Çarşamba

Düşündüm de...

                  Çok kalabalıktı oysa...O kalabalığın içinde tanıdık bir yüzdü belki seni hatırlatan, belki bir ses.
Gidişin çok net değil bende. Sen de biliyorsun. Küçücüktü boyum, herkes çok uzundu çünkü.Göremedim...Ne fark eder, bakmadım ki nasıl gidiyorsun, bakamadım. 
Ne kadar çok olmuş seni düşünmeyeli. Ah ne kadar zaman geçmiş. Oysaki ara ara hep hatırlarım. Bir oyun bu benim için, kimsenin hatırlamadıklarını hatırlamak isterim içinde sen olan. Annem de şaşırır bazen. Hatta laf aramızda bazen o bile hatırlamaz ama hatırlayamadığını belli etmez yani.
Geçen bayramdı, bir telefon numarası gerekti, nerede bulundu biliyor musun? Senin parti not defterinin içinde. 
İşte bugün biri bana "Kızım" diye selendi, ama öyle böyle bir kızım değil. Senin ki gibi de değil. Ama senden sonra duyduğum en tanıdık kızımdı. Bir babamın "Kızım" ını bir de senin "Kızım" ını nerde duysam tanırım bilirsin.
Mesela senden sonra hiç oralet içmedim ben. Birkaç kere denedim, boğazımdan geçmedi. "Cam şişede ayran" ne zaman içsem sen oluyor dünya birden. Mantarı sevişimde senden galiba, toplardık ya hani ayağımda kırmızı çizmeler. 14 Eylüllerde "Dedem kurtarcak kızı" diye sevinirdim ya o sevinmelerim yok artık. Zamanla başka başka şeylere seviniyor da insan, yine de gözleri dolarak hatırlıyor geçmiş sevinçleri. O koca çınar ağacını kestiler biliyor musun? Olsun...Ben hala el sallıyorum ona sanki oradaymış gibi.
.
.
.
Böyle işte...
Yine yazarım...

20 Mart 2012 Salı

Alt tarafı fıstık..!

Alt tarafı fıstık!
"Fıstık üzerine ne kadar derin düşünebilirsin ki?" deme çocuk..
Ahh o fıstık ki; ne çok yakışır buz gibi biranın yanına...
Ama bana "Fıstık gibi hayatın var" deme çocuk...
O fıstık ki,
sen bilmezsin,
hep yalnızdır...
Antep gider, fındık gider, badem gider de,
bir başına kalır tabakta...
A.Ç